Site icon

Hasta Dosyasının Eksik Tutulmasından Sorumluluk

Hasta dosyası tutma zorunluluğu ve dosyanın içeriği, Yatarak Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinde belirlenmiştir. “Yataklı tedavi kurumu” ifadesinden yalnızca hastaneleri anlamamak gerekir. Yönetmelikte ilgili sağlık kurumları şu şekilde belirtilmiştir:

Madde 4 – Yataklı Tedavi Kurumları :

Hasta ve yaralıların, hastalıktan şüphe edenlerin ve sağlık durumlarını kontrol ettirmek isteyenlerin, ayaktan veya yatarak müşahade, muayene, teşhis, tedavi ve rehabilite edildikleri, aynı zamanda doğum yapılan kurumlardır.

Hasta dosyasının doğru ve eksiksiz tutulması, doğru tedavinin tespiti ve uygulanması için zaruridir. Bu kayıtlar, tedavi sürecinde olabilecek aksaklıklardan kimin ve neden sorumlu olduğunun tespitini de mümkün kılar.

Hasta dosyalarının tutulmasıyla ilgili pek çok pozitif kural bulunuyorsa da uygulamada maalesef bu dosyaların sıklıkla gereği gibi tutulmadığı bilinmektedir. Örneğin hastaya hangi işlemi ve kimin yaptığı hasta dosyalarında her zaman bulunmamaktadır. Oysaki hastanın sağlık kurumuna müracaatından itibaren ona yapılacak her türlü işlemin, işlemi yapanın ve yapılma zamanının teker teker yazılması gerekir.

Yine uygulamada, sağlık çalışanlarının sorumluluğu çok sık gündeme gelmektedir. Kayıtlar eksik tutulduğu takdirde bu sorumluluğun tayini son derece güç olmaktadır. Sorumlunun tespit edilememesi ise o kurumdaki sağlık çalışanlarının tamamını ve hatta kurumun kendisini dahi zan altında bırakmaktadır.

Anayasa Mahkemesi, 16.06.2021 tarih 2018/11847 başvuru numaralı kararında tam da buna ilişkin esasları belirlemiştir. Karara göre, işlemi yapan çalışanın dosyada belirtilmemesi, sağlık kurumunu ve dolayısıyla işlemi yapan çalışanı sorumluluktan kurtarmaya yetmez[1].

Somut olayda hasta, 01.04.2014 tarihinde soğuk algınlığı ve yüksek ateş şikayetiyle devlet hastanesine gider. Kendisine antibiyotik içerikli bir iğne reçete edilir. Bu iğne aynı hastanede çalışan bir hemşire tarafından hastaya uygulanır.

Hasta 07.04.2014’te bu kez iğne sonrasında oluşan kalça ağrısının geçmemesi sebebiyle hastaneye gelir. Muayenede, sağ ayak siyatik sinirinde hasar oluştuğu tespit edilir. Fizik tedaviden sonuç alamayan hastada %46 oranında çalışma gücü kaybı oluşmuştur.

Hastanın bunun üzerine maddi ve manevi tazminat davası açar. Yargılamada, hastanın şikayetinin ve reçetesinin kayıtlı olduğu fakat enjeksiyonla ilgili bir kaydın bulunmadığı anlaşılır.

Hastanın manevi tazminat talebi ilk derece mahkemesinde kısmen kabul edilir fakat istinaf incelemesin yapan Bölge Adliye Mahkemesi, manevi tazminat da dahil, hastanın bütün taleplerini reddeder. Ret gerekçesi özetle, enjeksiyonun yapılıp yapılmadığı hasta dosyasından anlaşılmadığı için, oluşan zararın bundan kaynaklandığının kesin olarak bilinemeyeceğidir. Başka bir ifadeyle, ortadaki belirsizlik sebebiyle hastanenin hizmet kusuru tespit edilebilmiş değildir.

Hasta bu kez Anayasa Mahkemesine başvurur. Mahkeme sürecinde hastane kayıtlarıyla ilgili bir araştırma yapılmadığını ve enjeksiyonun yapılıp yapılmadığıyla ilgili bir muayeneden geçmediğini belirterek, maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğini öne sürer.

Anayasa Mahkemesi kararının ilgili paragrafları aşağıdaki gibidir:

“… Tıbbi kayıtların tutulması, saklanması ve gerektiğinde yargı mercilerine ibraz edilmesi büyük önem taşımaktadır. Teşhis ve tedavi sürecindeki verilerin kaydedilmesi ve makul bir süre saklanması sorumluluğu, tıbbi müdahaleyi gerçekleştiren sağlık kuruluşuna aittir. 

… Hastane kayıtlarında başvurucuya uygulanan tedavi ve saati ile tedaviyi uygulayanın adı ve soyadı bölümünün boş bırakıldığı, hatta sonraki hasta kaydında da hiçbir bilginin yer almadığı görülmektedir. Dolayısıyla tıbbi kayıtların başvurucu hakkında hangi tedavinin uygulandığı, bu tedavinin ehil kişiler tarafından yapılıp yapılmadığını tespite elverişli nitelik taşımadığı değerlendirilmiştir.

… Sonuç olarak başvurucuya uygulanan enjeksiyonun hatalı olup olmadığı konusunda hasta dosyasının tutulması yükümlülüğünün idareye ait olduğu hususu da gözetilerek somut bulgulara dayalı gerekçe sunulmadığı ve başvurucunun buna ilişkin itirazlarının karşılanmadığı kanaatine varılmıştır. Bu durumda kamu makamlarının başvuru konusu olaydaki pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. Maddesinde güvence atına alınan, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”

Anayasa Mahkemesi, bu tespitlerden sonra dava dosyasını yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye geri göndermiştir.

Sonuç olarak, belki yoğunluktan, belki ihmalden, belki de sorumluluk almamak adına tutulan eksik kayıtlar, sağlık meslek mensuplarını ve ilgili sağlık kuruluşlarını sorumluluktan kurtarmamaktadır.

————————————————————————————————————————————————-

[1] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/09/20210917-6.pdf

Exit mobile version